26 Eylül 2016 Pazartesi

Çocuğun İletişim Dili: Oyun

  Çocuğun tabiatında adeta bir reflekstir oyun. Her çocuğun içinde canlanan bir etkinliktir. Fıtratında vardır. Çocuk, birkaç tahta parçası, basit bir kum yığını, bir kalem ve bir kağıt parçası ile dahi bir oyun kuracak hayal dünyasında yaşar. Çocuk ve oyun, et ile tırnak gibi ayrılmaz ikilidir.
Oyun, okul öncesi dönemdeki çocuğun zamanının büyük bir bölümünü alan, onun yaşadığı dünya hakkında bilgilenmesine, yaşıtlarının oluşturduğu sosyal çevrede ilişkileri ve kendi sınırlılıklarını tanımasına yardımcı olan bir faaliyet; sevinçlerini, üzüntülerini kendisine ve başkasına zarar vermeksizin olumlu bir şekilde ifade edebileceği bir yol, bir uğraştır. Oyun asla çocuğun boş zamanlarını doldurduğu bir etkinlik değildir. Oyun çocuğun işidir. Hayatının merkezinde hep oyun vardır. Aynı zamanda oyun, çocuğun öğrenme ve iletişim kanalıdır. İki çocuk bir araya geldiğinde konuşmak yerine hemen bir oyun kurmayı tercih ederler. Oynayarak anlaşırlar, tanışırlar. Oyunda ki hal ve hareketlerine göre birbirlerinin karakterlerini tanırlar. Çocuklar dünyayı, yaşamı, oyun ile öğrenirler. Fiziksel ve psikolojik açıdan gelişimleri için oyun hem bir araç, hem de amaçtır. Oyun çocuk için sevgi kadar değerli bir ruhsal besindir. Okul öncesi eğitimin temelinde de oyun vardır. Oyun dönemi bir gelişim dönemi demektir. Çocuk bu dönemden yeterince faydalanarak geçerse, diğer gelişim dönemlerine de o derece sağlıklı, manevi açıdan eksiksiz girme fırsatı elde etmiş olur. Oyun sayesinde üstlenmiş olduğu rollerle kendini özdeşleştirir bu şekilde kişiliği de gelişmiş olur.
Çocuk eşittir oyundur. Süs bitkisi gibi evin bir kenarında duran çocuk beklemekten vazgeçmeliyiz. Çocuğun her hareketine müdahale etmemeliyiz. Kendine zarar vermeyecek şekilde kendi kendine oyunlar oluşturması engellenmemeli aksine buna ortam hazırlanmalıyız. Ona dokunma, buna dokunma derken aslında çocuğun gelişim sürecine olumsuz etki yapmış oluyoruz. İmam Gazali’ye göre de oyun çocuğun belleğini yeniler, öğrenme gücünü arttırır, çocuğu dinlendirir. Enerjisini doğru yolla atmasını sağlar.
Oyunlar yaş gruplarına göre farklılık gösterir. Her yaş grubunda çocuğun ilgisini çeken farklı etkenler bulunur. Bu sebeple her oyun her yaş grubu için uygun değildir. Oyun çocuğun yaşına hitap etmelidir. Oyun çocuk eğitiminde çocukla iletişime geçmede en iyi araçtır. Bu sebeple oyun, etkili bir eğitimin de anahtarıdır.
Toplum içerisinde ki ebeveynlerin aklında yer edinmiş yanlış bir düşünce de çocuğa verilecek dini eğitimi erken bir zaman olarak görmesidir. Aksine bir şeyler almaya en müsait dönem çocukluk dönemidir. Büyümesini, ergenliğe girmesini beklemek olumsuz sonuçlar meydana getirebilir. Çocuk için çok geç olabilir.
Mü’min insan bilmeli ve inanmalıdır ki herhangi bir şey fıtrattan geliyorsa, o şeyin kontrolü mutlaka İslami kanallar ile sağlanabilir. İslam insanın fıtratında olan bir şeyi asla ihmal etmez, çözümsüz bırakmaz. Peygamber Efendimiz’de (sallallahu aleyhi vessellem) İslami eğitimin çocuk yaşta verilmesini öğütlüyor. Namaz eğitiminin çocuk yaşlarda verilmesi gerektiği ile ilgili hadis-i şerifi hepimiz muhakkak duymuşuzdur. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vessellem) çocukların oyunlarına saygı duymuş, namaz kılarken omuzlarına çıkan torunlarını azarlamamıştır. Zaman zaman oyunlarına da katılmıştır. Buradan hareketle ebeveynlerin çocuklarıyla oynayabilmeleri gerektiği sonucuna da varabiliriz. Peygamber Efendimizin de buyurduğu gibi “Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın.” Hiçbirimiz saatlerce ilmihal bilgisi anlatabileceğimiz bir çocuk düşünemeyiz. O halde çocuk yaşta İslami eğitim vermeye başlayacaksak; oyun dili en güzel yöntem olacaktır. Böylelikle çocuğa ulaşmış ve aşılamak istedikleri İslami eğitimi de verme fırsatı yakalamış olurlar.
Örneğin 4 yaşındaki bir çocuğa imanın şartlarını öğretirken bunu belli bir ritimde söyleyebiliriz, İslam tarihinde geçen bir olayı hikayeleştirerek anlatabiliriz, 10 yaşındaki bir çocuğun çeşitli ilmihal bilgilerini öğrenmesi için buna uygun hazırlanmış kutu oyunlarını kullanabiliriz. Yani vermek istediğimiz bilgiyi, ahlakı bir oyun şeklinde sunabilmek için küçük yöntemler geliştirmeliyiz. El becerilerimizi ve mimiklerimizi dahil etmeliyiz. Biraz düşünerek, çaba sarf ederek öğretmek istediklerimizi basit oyunlara çevirerek çocuklarımıza kolayca verebiliriz.
Hatırlamamız gereken önemli bir kural daha var. Çocuklar ne dediğimize değil, ne yaptığımıza bakarlar! Çocuklar büyüklerini taklit ederek de oyun oynarlar. Anne babalarının davranışlarını, kendileri de sergilerler zaman zaman. Anne ya da babayı namaz kılarken gören çocuk anne babasının yaptığı hareketleri tekrarlar. Çocuk anlar! Buna dikkat etmeliyiz. Çocuğa kötü örnek olacak bir davranışa nasıl olsa anlamaz diyerek devam etmemeliyiz. 3-4 yaşında bir çocuk bilinçli olarak olmasa da büyüklerinden gördüğü söz ve davranışları kopyalar, aynı tutum içerisinde bulunabilir. Böylece olumsuz bir davranışı da edinmiş olur. Birçoğumuz bu durumun olumlu veya olumsuz örneklerine şahit olmuşuzdur. Bu bağlamda dini eğitimi verebilmenin diğer bir yolu bizim uyguluyor olmamız ile gerçekleşir.
Oyuncak da bir eğiticidir. Eskiden olduğu gibi maalesef doğal ortamlarda oyun oynamak diye bir durum kalmamıştır. Doğallıktan uzak, apartman yığınları içerisinde geçen hayatımızda oyun demek fabrikaların yaptığı plastik oyuncaklar demektir. İstemesek de buna mecbur kaldık. Bu nedenle çocuğumuza oyuncak alırken de azami ölçüde seçici olmalıyız. Çünkü alacağımız bir oyuncak yıllar sonra üstesinden gelemeyeceğimiz bir ahlak problemi olarak çocuğumuzun üzerinde yer edinebilir. Örneğin kız çocukları için bulunan Barbie bebekler dinimiz açısından baktığımızda çocuklarımız için iyi bir örnek teşkil etmez. Giyim tarzıyla, makyajıyla çocuğun bilinçaltına yerleşir ve çocuğun hayal dünyası da bu ölçülerle şekillenir. Önüne bunun gibi oyuncak koyup, zamanı geldiğinde çocuktan tesettür beklemek boş bir beklenti olacaktır.
Son olarak bir hususu da üzülerek ifade etmek istiyorum.
Camilerde oyun oynayan çocukları kovalayanları hemen hemen hepimiz duymuşuzdur. Yıllardan beri bitmek tükenmek bilmeyen bu kötü davranışın üstesinden hala gelebilmiş değiliz. Camiye namaz kılmaya gelmiş hacı amcaların, camide oyun oynayan çocukları azarladığı, kovduğu bir dönemde; aynı hacı amcanın akşam eve geldiği zaman torununun namaz kılmamasından şikayet etmesi ne kadar trajikomik bir durumdur. Çocuk oyunla mutludur. Bu mutluluğun elinden alındığı ortam, bilinçaltında bulunmak istemeyeceği bir yer olarak kazınır. Müslüman insanlar olarak, çocuklarının imanlarını dert edinen mü’minler olarak, bu “camiden uzaklaştırıcı” davranışın üzerine gitmeye mecburuz.
Bilinmelidir ki; çocuğun ibadeti oyundur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder